Image and video hosting by TinyPic ~Seyyahi düsünceler ve Siirler~: Eylül 2013

15 Eylül 2013 Pazar

İNSANIN KÜLTÜREL GELİŞİMİNDE MÜZİK EĞİTİMİNİN ÖNEMİ

İNSANIN KÜLTÜREL GELİŞİMİNDE MÜZİK EĞİTİMİNİN ÖNEMİ

Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt: XIV, Sayı: 1, Nesrin BİBER Öz*

ÖZET

Bireyleri ve toplumları biçimlendirme, değiştirme ve geliştirmede eğitim en etkili süreçtir.

İnsanın kültürel bütünlüğünü sağlamada müziğin eğitim aracı olarak kullanılması tüm dünyada yaygınlık kazanmıştır.

Bu çalışmada, müzik eğitiminin insan yaşamındaki yeri ve önemi irdelenmiştir.

TOPLUM, SANAT ve MÜZİK

Bilim, teknik ve sanat, toplum yapısının oluşmasında başlıca etmenlerdir ve insan yaşamının vazgeçilmez ôgeleridir .Bilim, teknik ve sanat, birlikte işledigi durumlarda veya bu ôgelerden birlikte yeterince yarar- lanıldıgı durumlarda, insan yaşamındaki bozukluk, eksiklik ve yetersizlikler giderilir .

Sanat, insanlan özgür kılar, güzellikler yaratır. Sanatsız insan, sanatsız toplum düşünülemez. Sanatla toplum arasında karşılıklı etkileşim sonucu, birbirlerini geliştirme ve güçlendirme gerçekleşir.
Sanat "bir duygunun, bir tasanın veya bir güzelligin ifadesinde kullanılan metotların tümü olup, bu metotlann sonucunda ulaşılan yaratıcılık sanat ürününü oluşturur."1

Tüm sanat dalları içinde, insan ruhu üzerinde en derin etkiyi bırakan sanatın müzik oldugu kabül edilmektedir.

Toplumla etkileşip bütünleşen sanatların başında yer alır müzik. Bir milletin gelişmişlik düzeyini belirlemede müzik, önemli bir göstergedir. Toplumsal bir olgu olan müzigin geldigi nokta, toplumun geldigi noktayla paralellik gösterir.

"Bir toplum, ekonomi ve kültür alanlarında yarattıgı, kendi yaşayışına ve insanlıgın yaşayışına kattıgı, çagına uygun degerlerle varlıgını sürdürebilir. Kültür alanının bir dalı da müziktir.''2

Müzigin, insandan insana uzanan evrensel bir dil olması, dili, dini ayrı insanları aynı ezgide birleştirecek güce sahip olması, ona, diger sanat dalları içinde ayrı bir yer, farklı bir ayrıcalık vermiştir.

"Müzik, sözle anlatılmayanı anlatma sanatıdır. Sözcüklerin anlatabildigi, zekanın kavrayabildigi şeylerin çok ötelerine gidebilir. Müzigin alanı, belirsizligin, elle tutulamayanın, düşlerin alanıdır. İnsanların bu dili konuşabilmelerini, Tanrının bizlere verdigi en büyük zenginliklerden biri olarak görürüm.''3 diyen orkestra şefi Charles Munch müzigin insanı nasıl eşsiz bir duygu ortamına sürükledigini vurgulamıştır.

MÜZİĞİN GÜCÜ

Çin filozofu Konfüçyüs, kişiler ve toplumlar üzerinde müziğin etkisini şöyle tarif etmiştir: ''Bir milletin mutlu ve ahlaklı bir şekilde idare edilip edilmediğini anlamak isterseniz o memleketin müziğini dinleyiniz. Müzik devlet kurar, devlet yıkar.''4

Eski Yunan filozoflarından Eflatun ve Aristo da müziğe büyük önem vermiş, gerek özgür insanın yetişmesinde eğitimde, gerekse şehir devletinin yönetimi düzeninde müziğe düşen rolü araştırmış, incelemişlerdir.

Gelişmiş toplumlarda sanatın, müziğin, ne kadar önemli olduğunu bilen Atatürk'ün bu konu ile yıllarca ilgilenmesi, toplumsal kalkınmadaki önemini sôzlerinde vurgulaması bilinmektedir

Sanat eğitimi ve onun önemli bir kolu olan müzik eğitimi demokratik, çağdaş ülkelerde önemli bir yere sahiptir.

Dikta rejimlerde ise, müzik yaratıcılığına ve etkinliklerine yasaklar konulmuştur.

Hitler ve Stalin'in, ülkelerindeki evrensel müzik yaratıcılığına ve etkinliklerine koydukları yasaklar bunun örneğini gôstermektedir .Humeyni'nin iktidarı ele geçirmesiyle opera ve bale kapatılmıştır.5

MÜZiĞiN AMACI

İnsan yaşamıyla iç içe olan müzigi, Prof. Dr. Ali Uçan ''belli bir amaç ve yôntemle, belli bir güzellik anlayışına gôre işlenerek birleştirilmiş seslerden oluşan estetik bir bütün''6 olarak tanımlamıştır.

Müzik, insan yaşamının her dôneminde; (çocukluk, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık) onunla birlikte yaşayan, insanın onsuz edemedigi bir olgudur.

''İnsanın içinde yaşadığı çevrede kaynağı, türü, işgôrüsü değişik çeşitli müzikler vardır. Çeşitli ôğelerden oluşan müziksel çevre, içinde yaşayan insanla birlikte sürekli bir oluşum, değişim ve gelişim halindedir.''7

İnsanda güzellik duygusu oluşturmakla birlikte, aynı zamanda insanı düşündürmesi de gereken müzik sanatının amacını ''tüm sanat dallarında olduğu gibi, öncelikle güzellik duygusunu oluşturmak, dolayısıyla, bu duygunun oluşmasını arzuladığı insan ruhuna uyarıcı bir etki yapabilmektir''8 diye açıklayan Onur Akdoğu ''kolayca algılanabilen, sözel olarak hiçbir sanatsal öğeyi içermeyen, bedbin ve karamsar, tekrara, sekilemeye (bir motifi ya da ezgiyi ardarda gelecek şekilde başka sesler üzerinde tekrarlama işlemi) yoğun olarak yer veren, özgün olmayan, bir başka deyişle kendinden öncekilere benzeyen, monoritim ve monotoni içeren tum müzikleri''9 de, yoz müzik olarak nitelemiştir. Umutsuzluk, karamsarlık, kıskançlık gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkaran bu tür müziklerin birey ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ya da yok etmek, aile içinden ve okul öncesi eğitim kurumlarından başlayarak devam eden ''müzik eğitimi'' ile gerçekleşebilir.

MÜZİK EĞİTİMİNİN ÖNEMİ

Ünlü Macar müzik eğitimcisi Kodaly bir sözünde ''Eskiden çocuğun müzik eğitimi, doğumundan dokuz ay ônce başlamalı, diye düşünürdüm. Şimdi aynı düşüncede değilim. Çocukların müzik eğitimi annenin doğumundan dokuz ay ônce başlamalı''10 diyerek daha iyi ve daha mutlu bir insan olmak için herkesin müzik eğitiminden geçmesi gerektiğini vurgulamıştır .

Eğitimle, insanın değişimi ve gelişimi hedeflenmiştir. Sağlıklı bir eğitim, kişiyi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda, onu en iyi şekilde yetiştirmeyi amaçlar. Her insan, yaşamı boyunca, eğitim ve ôğretimini sürerken çok yônlü bir müzik ortamı içinde bulunur. Çocukların ve gençlerin sağlam bir ruh ve kişilik eğitimi almalarında müzik eğitiminin ônemli yeri vardır. ''Amerika Birleşik Devletleri'nde okul bandolarında çalan gençler üzerinde yapılan bir ruh bilimsel araştırmanın olağan kişilik testlerinde, sôz konusu ôğrenciler, bilgi, ülküsellik, eğitsellik gibi test alanlarında, bandoda çalmayanlara kıyasla oldukça yüksek puanlar almışlardır .”11

Çok etken bir eğitim aracı olan müzik, bir disiplin olarak, eğitim sistemlerinde yer almıştır .

Bireyler üzerinde sevgi, sorumluluk, yaratıcılık duygularının gelişmesini sağlayan müzik eğitiminin amacı, insana, müziği sevdirmekten başka, müzik dinleme, yargılama becerisiyle birlikte insanın beğeni düzeyini yükseltmektir .
Kısa ve özlü anlatımıyla müzik eğitimi ''bireye, kendi yaşantısı yoluyla amaçlı olarak belirli müziksel davranışlar kazandırma ya da bireyin (müziksel) davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla amaçlı olarak belirli müziksel değişiklikler oluşturma sürecidir.'12

ÜLKEMİZDE GENEL MÜZİK EĞİTİMİ

Ülkemizde müzik yaşamı, çeşitli müzik türleriyle çok yön1ü, çok amaçlı bir görüntü sergilemektedir .

Müzik eğitimi, temelde, genel müzik eğitimi, özengen (amatör) müzik eğitimi ve mesleki müzik eğitimi olmak üzere üç ana kola aynlıp gerçekleştirilir .

Genel müzik eğitimi, müziğe ilgisi ve yeteneği olsun olmasın herkese verilmesi gerekir. Özengen (amatör) müzik eğitimi, isteğe bağlı olarak yapılır .Mesleki müzik eğitimi ise, müziğe ilgili ve yetenekli kişilerden belli sınavlar yoluyla seçilerek yapılır. Genel müzik eğitimi, amatör ve mesleki müzik eğitiminin temeli olup, kişiyi amatör ve mesleki müzik eğitimine hazırlar .

Bu çalışmada konu edilen genel müzik eğitimi, müzik eğitiminin temeli olan ''insana'' yönelik olup, sağlıklı ve dengeli bir yaşam için gerekli olan ''genel müzik kültürü''nü kazandırmayı amaçlar.

insanın içinde yaşadığı müziksel çevresi, insanla birlikte sürekli değişim halindedir. Birey, içinde doğup büyüdüğü bu çevrede çeşitli müzik türleriyle etkileşim içindedir. Kişinin müziksel gelişmesini sağlamada, tek bir müzik türü yeterli ve doğru değildir (hiçbir müzik türü tek başına yeterli değildir).

Bu nedenle, sağlıklı bireyler yetiştirmede, ülkemizde yaşayan tüm müzik türlerini bir bütün olarak ele alıp iyi ömeklerinin seçilmesiyle ( değerlendirilmesiyle ) birlikte, ağırlığın kendi öz müziklerimizde olması ile, genel müzik eğitimi sağlıklı ve dengeli bir yapıya kavuşturulabilir. Bu esnek yapı, beraberinde müziksel hoşgörü ve saygıyı getirir.

Genel müzik eğitimi ile, müziğin zengin anlatım gücü, birleştiriciliği, insanlarımızın bütününe aşılanmalı, insanı yücelten bu değer ile birlikte gelişmiş bir toplum olma yolundaki adımlarımız hızlandırılmalıdır.

SONUÇ

İnsan, sanatsal öğelerden örülü bir çevre içinde yaşarken; doğal, toplumsal ve kültürel bu çevresiyle sürekli etkileşimde bulunarak toplumsallaşıp kültürlenir .
İnsanın içinde yaşadığı müziksel çevresi, insanla birlikte, sürekli değişim ve gelişim göstermektedir.

Müzik, toplumsal yaşamın gidişine paralel bir gidiş gösterir. Toplumsal yaşamdaki çeşitli dalgalanmalar, müzikte de kendini gösterir. Müziğin, insanlar ve toplumlar üzerindeki etkisi olumlu veya olumsuz olabilmektedir .Toplumu geliştirme ve güçlendirmede, müziğin etkisinden olumlu şekilde yararlanmada, kitle iletişim ve eğitim kurumlarının eğitici, düzeyli müzik konusunda göstereceği titizlik önemlidir. Genel müzik eğitimi, temel eğitimden başlayarak halkın günlük yaşantısına kadar her basamakta etkin biçimde yer almalıdır.


*Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi
1 Meydan Larousse / Meydan Gazetecilik ve Yayıncılık, İstanbul, 1972, c. 10, s. 907.
2 Muammer Sun, Türkiye'nin Kültür, Müzik, Tiyatro Sorunları, Kültür Yayınları, Ankara, Yıl: 1968, s. 196.
3 Charles Munch, Ben Bir Orkestra Şefiyim, Afa Yayınları, İstanbul, 1990, sayfa 18.
4 Selahattin İçli, İnsanın Vasıf Dokusunun Geliştirilmesinde Müziğin İşlevi, 1. Müzik Kongresi Bildirisi, Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel MüdürIüğü, Ankara, Haziran 1988, s. 221-222.
5 Ônder Kütahyalı, Müziğin Evrensel Dili, Orkestra Dergisi 1992, Sayı. 222.
6 Prof. Dr. Ali Uçan, Müzik Eğitimi Temel Kavramlar- İlkeler- Yaklaşımlar, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara 1994, s. 10.
7 Prof. Dr. Ali Uçan, İnsan ve Müzik / İnsan ve Sanat Eğitimi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara 1994, s. 24.
8 Onur Akdoğu, Müziksel Yozlaşmanın Türk Toplumuna Etkileri, Orkestra Aylık Müzik Dergisi, sayı 264, yıl1995, s. 44.
9 Aynı, s. 51.
10 Doç. Filiz Kamacıoğlu, Eğitim Müziği ve Kodaly Metodu, 1. Ulusal Müzik Eğitimi Sempozyumu Bildirisi, Trabzon, Nisan 1993.
11 Önder Kütahyalı, Müziğin Toplumsal Becerileri, Orkestra Aylık Müzik Dergisi, Sayı 246, s.5.
12 Ali Uçan, Genel Müzik Eğitiminde ve Genel Müzik Eğitimcisi Yetiştirmede Müzik Türlerinin yeri, 1. Ulusal Müzik Eğitimi Sempozyumu Bildirisi, Trabzon, Nisan 1993.


KAYNAKLAR

1. Akdoğu, O.: Müziksel Yozlaşmanın Türk Toplumuna Etkileri. Orkestra Aylık Müzik Dergisi, İstanbul 1995, sayı: 264.
2. İçli, S.: İnsanın Vasıf Dokusunun Geliştirilmesinde Müziğin İşlevi, 1. Müzik Kongresi Bildirisi, Ankara, 1988, s. 221-222.
3. Kamacıoğlu, F.: Eğitim Müziği ve Kodaly Metodu, 1. Ulusal Müzik Eğitimi Sempozyumu Bildirisi, Trabzon, Nisan 1993.
4. Kütahyalı, Ö.: Müziğin Toplumsal Becerileri, Orkestra Aylık Müzik Dergisi, 1994, sayı 246, s.5.
5. : Müziğin Evrensel Dili, Orkestra Aylık Müzik Dergisi, 1992, sayı 222.
6. Meydan Larousse, Meydan Yayıncılık, İstanbul, 1972, c.10, s.907.
7. Munch, C.: Ben Bir Orkestra Şefiyim, Afa Yayınları, İstanbul, 1990, s.18.
8. Say, A.: Müzik Eğitimi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, 1993.
9. Saygun, A.A.: Atatürk ve Musiki, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Yayınları: 1, Ajans- Türk Matbaacılık Sanayii, Ankara.
10. Sun, M.: Türkiye'nin Kültür, Müzik, Tiyatro Sorunları, Kültür Yayınları, Ankara, 1968 s.196.
11. Uçan, A.: Müzik Eğitimi/Temel Kavramlar-İlkeler-Yaklaşımlar, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1994, s.10.
12. : İnsan ve Müzik / İnsan ve Sanat Eğitimi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 1994,

Hosca ve Dostca Kalin
~Seyyahi düsünceler~

MÜZİK DiNLEMENiN EĞiTSEL TEMELLERi

ÖZET

Bu çalışmada güzel sanatların bir dalı olan müziğin, değişik mekanlarda ve çeşitli kaynaklardan dinlenilmesi sonucunda zihinlerde oluşan soru işaretlerinin nasıl giderilebileceği incelenmiştir.

Dinlenilen müziğin anlaşılabilmesi ya da kolaylıkla algılanıp çözümlenebilmesi için genel anlamda müziğin elemanları, müziksel ortamlar, besteciler hakkında bilgiler olması gereklidir. Dinleyenin, müzik aletlerinin ses renkleri ve teknik özellikleri, stil bilgisi, estetik, müzik tarihi konularında bilgi edinmesi, müziği anlayarak dinlemesini sağlayabilir.

Bütün bunların eğitim süreci içinde yer almasıyla, müzik dinleme, algılama ve çözümlemeye dayalı, kalıcı izlenimler edinilen doyurucu estetik yaşantılar, entelektüel bir toplum oluşturmaya katkıları olacaktır.

Günümüzde çeşitli müzik ortamlarında (konser salonu, cd, kaset, video vs.) mekan ve araçlardan müzik dinleme sonucunda, ''-Ben bu müzikten bir şey anlamadım, -Bana bu müzik hitap etmiyor, -Bu müzikte ne anlatılmak isteniyor?'' gibi cümlelerle zaman zaman karşılaşılmaktadır. Bu benzeri soruların yanıtı nasıl olmalı diye düşünüldüğünde, önce; müzik nelerden meydana gelir, müzik dinleme nasıl ôğrenilir, daha sonra da; Klasik Batı müziginin dinleme şekli nasıl olmalıdır, soruları gündeme gelebilir.

Ya da; ''Müzikten hoşlanırım, ama anlamam. Müzikten anlamam, ama hoşlanırım. Müzikten anlamam, ama müzik dinlerim. Müzikten anlamam, ama müzik dinlemekten hoşlanırım'' gibi degişik anlatımlarla da karşılaşılmaktadır.
Bu sôzlerle insanlar neyi anlatmak istemektedirler? Her insanın yaiadıgı çevrede müzikle bir ilişkisi vardır. İnsanlar müzigi dinler, dinledigi müzigi algılar, anlar ve dinledigi müzikten hoşlanırlar. Bunların aksi de olasıdır.

Şu halde insanın dinledigi müzigi algılaması, anlaması ve hoşlanması için, müzigin dili hakkında bilgili olması gereklidir denilebilir.
Ülkemizde halen yapılan ve dinlenilen müzik çeşitleri oldukça zengin oldugu için, ôrnegin,

a) Halk Müzigi
b ) Geleneksel Sanat Müzigi
c ) Çagdaş Sanat Müzigi
d ) Popüler Halk Müzigi
e ) Uluslar Arası (sanat, halk, popüler) Müzikler 2

çeşitli müzikler, yapı, biçim, stil ve form bakımından farklılıklar gôstermektedirler. Müzikteki bu farklılıklar, müzik yapılan ortamların da değişik olmasını yani müziğin ruhuna ve felsefesine uygun mekanlarda yapılmasını gerekli kılar.

MÜZİĞİN ÖGELERİ

Bu nedenlerden dolayı, bu yazıda Klasik Batı Müziği dinleme şekli esas alınmıştır.

''İnsan hayat karşısında sessiz kalamaz. Yeryüzündeki bütün insanların kullandığı ortak dil olan müzik, şu üç temel öğe sayesinde hayat bulur. Besteci, seslendirici, dinleyici. Bunlardan biri olmazsa müzik yoktur. Dahası bu üç öğeden birinin yokluğu diğerini etkiler. Düzeyi düşük bir bestecinin seslendirici ve dinleyici bulma şansı azdır. Seslendirici yetersiz ise besteci ve dinleyici ona ilgi göstermez. Dinleyicinin düzeyi düşükse besteci ve seslendirici de aşağı katlarda dolaşıp durur."3

Müziği meydana getiren esas elemanlar;
1- Ritm
2- Melodi
3- Armoni

Yardımcı elemanlar;
1. Tını

Yabancı elemanlar;
1. Sôz ve hareketin etkisi'dir.4

Ritim: Evrende var olan düzendir. Dünyanın, ayın, güneşin ve yıldızların birbirine çarpmadan düzenli hareketleri, mevsimlerin dônemi, gece ve gündüzün birbirini izlemesi, kalbin vuruşu ve yürüme gibi olagan faaliyetlerde ritmi izlemek mümkündür. Bunlar müzigin iskeletini oluşturmaktadır.

Melodi: Müzikte ritimden sonra gelir. İnsanın yapısından ôrnek vermek gerekirse, iskeleti ôrten epitel dokulardır. Ritim ile sıkı bir baglantısı vardır. Kaynagını, yaşam ile duyguların ifadesi olan insan, hayvan ve diger ses kaynaklarından alır. Ritm ve melodi tek sesli müzigi meydana getirir.

Armoni: 17.yy'da ortaya çıkmıştır. Aynı anda birkaç sesin işitilmesi ile ortaya çıkan akor prensibine dayanır. Akorlardan da tonalite kavramı dogmuştur. ''Tonalite ise bir diziyi meydana getiren prensipler bütünlügüdür''.

Tını: ''Sesin niteligi, bir sesin o sesi çıkartan farklı çalgılara ya da farklı insan seslerine göre taşıdıgı renk farklılıgını belirtir .Böylece 'ses rengi', aynı ezgiyi çalan birkaç çalgıyı birbirinden ayırt etmemize olanak saglar .Trompet ile keman sesini birbirinden ayırmakta güçlük çekenimiz yoktur herhalde. Peki neden? İşte bu noktada 'akustik' olgusunun en ilgi çekici alanlarından biri karşımıza çıkar. Doguşkanlar: Bir sese ayırıcı özelligini veren frekans, aslında o sesin üstünde, onunla aynı anda tınlayan farklı seslere temel oluşturan en kalın sese aittir. Temel sesin üzerinde tınlayan bu seslere doguşkanlar denir.

Sözgelimi bir obua sesi ile bir korno sesi arasındaki niteligi birbirinden ayırt edebilmemizi saglayan bu çalgıların, aldıkları asıl sesin 'temel ses' üzerinde oluşan doguşkanların birbirlerinden farklı güçte duyulmalarıdır.''5

Söz ve Hareketin Etkisi: Şiir ve dans gibi sanatlar her zaman müzik üzerinde önemli bir etki yaratmıştır .Söz melodinin doguşu ile yakından ilgilidir. Hareket de ritme baglıdır. ''Müzigin sözden şarkıya dönüşmesi ya da toplu çalışma sırasında ritmsel bir dayanaktan türemesi olasılıgı, ezgiye yönelik seslerin özellikleri üzerinde durulmasını gerektirmiştir.''6

DİL VE MÜZİK

Müzikte anlam, ruh ve yaşam mevcut olmadıgı zaman bu sanat canlılıgını yitirir. Demek ki, müzik baştan sona yaşam dolu bir güç biçiminde, tıpkı bir dil gibi ôgretilmelidir. Bir çocuk ana dilinin basit gramer kurallarını ôgrenmeden çok ônce, sôzcükleri ses degişimlerini ve cümle yapılarını ôgrenmiş bulunur. Ögrencilerin kuralları ôgrenmeden ônce sesleri tanımaları saglanmalıdır. Sesleri seçmeli, işitmeli, renkleri ve kişiliklerini degerlendirmelidir. Kulagı bir sesten başka bir sese atlayabilmeli, bazı sesleri ôtekileri izleyecegini bilmeli, sesleri bazı ritmler şeklinde birleştirebilmelidir. Melodi nedir? Bunu ôgrenmeli, armoniyi hissetmelidir.7
Yukarıda belirtildigi gibi, müzik dinlemek, insanın ana dilini ôgrendigi gibi dinleyerek ôgrenme esasına dayanmalı ve ritmi, melodiyi takip edebilmeli, armoniyi hissedebilmelidir.

''Musiki eğitiminin ilk şartı, dinlemesini öğrenmek üzere seçimli dinletmelerle sağlanır. Dinletim ve konserler ısrarla takip edilerek şaheserlerin kavranmasına ayrı bir gayret sarfedilmesi ile birlikte, kulak seviyesi edinilir." 

İnsan nasıl ana dilini dogal ortamında ögreniyorsa, müzigi de radyo, tv, cd, ve müzigin dogal ortamı olan konserlerde seçkin eserleri dinleyerek ögrenmelidir. Bu yolla da dinlemeyi yaşamının bir parçası haline getirebilmelidir. Dinleme sırasında, dinletilen eserin özellikli bir yanının öne çıkarılarak (ritmik yapı, çalgılama, çokseslendirme vb.) dinleyenin ilgisini o yöne çekmekle daha kalıcı izler bırakabilir ve anlaşılmasını saglayabilir.

Çoksesli müzigin yaşanması, bu müzigin yapıldıgı ortamlarda dinleyici olarak bulunmak ve neyi nasıl dinlemesi gerektigini bilmekle münkündür denilebilir. Bu da müzigin ögelerini bilerek, işittigi sesin hangi çalgıdan geldigini takip edebilmek ve bestecinin neyi anlatmak istedigi hakkında bilgi sahibi olmakla gerçekleşebilir.

''Çağdaş besteci Hans Werner Henze (1926-) ye göre müziği sevmeyen insan diye bir şey yoktur. Müzikten hoşlanmadığını açık yüreklilikle söylemekten çekinmeyen insanlar, büyük olasılıkla bu konu ile ilgili pek bir çaba göstermemişlerdir. Her türlü müziği, sevmek için gayret sarf etmek en temel prensiptir. Ama, özellikle bu Klasik Müzik ise, biraz daha fazla çaba gösterilmesi gerekebilir. Müzikten doğru bir biçimde hoşlanılması için istekli bir dinleyicinin temel bir klasik müzik anlayışının yanı sıra, müziği yapan enstrümanları ve diğer müzik aletlerini tanıması şarttır. Bir konser sırasında hangi çalgıya bakması gerektiğini bilen dinleyiciler, duydukları şeyden daha fazla zevk alacaklardır."9

Henze'nin de belirttiği gibi müzikten doğru bir biçimde zevk alınması, temel bir müzik anlayışı ile birlikte, müziği yapan çalgıların tanınması, işitilen sesin hangi ses kaynağından geldiğinin bilinmesi ile de orantılıdır denilebilir.

''Çok küçük yaştan itibaren kreşte veya evde radyo ve televizyondan yayınlanan yetişkinlere yönelik müzikten etkilenen çocuk çok geçmeden yalnız kendisine yönelik cd ve kasetlerle de temasa geçecektir. Okulda müzik dinler, evde alışık olduğu gürültülerde şarkılı reklamlardan, çok söylenen şarkılardan oluşan bir ses çevresi keşfeder. Okul ona koro müziği, Klasik Müzik ya da hafif müzik aynı zamanda da müzik tarihi öğretir."10

Birey olmak, yaşamla birlikte diğer disiplinlerde olduğu gibi, müzik alanında belli bir eğitime, kültürlemeye bağlıdır. Okul ve aile ortamı ile birlikte bireyin, müzik ile ilgili gerek dinleyici, gerekse bir müziksever olarak, müzik yapma (çalgı çalan, sôyleyen) düşünceleri olgunlaşarak gelişir, gelişmelidir.
Ancak; programlarda bile ôngôrülmesine karşın, bu eğitimin düşünülen düzeyde ve yoğunlukta gerçekleştiğini sôylemek biraz zordur .Dolayısı ile müzik dinleme, anlama ve algılamaya yônelik eksikliklerin, eğitim eksikliğinden kaynaklanan durumlar sonucu olduğu sôylenebilir.

''Müzik öğretiminin amacı, sanatın uygulaması ile uğraşıp sanatçı yetiştirmek değil, sanat ürünlerini çeşitli araçlarla eğitime aktararak, gençleri bu yolla iyi ve güzele yönlendirmek olmalıdır. Bunun yanı sıra ilgili sanat dalının temel kavramlarından, dayandığı kurallardan, belli başlı ölçütlerden ve taşıdığı estetiksel değerlerden söz edilebilir. Müzik sanatının geçirdiği evreler seçkin örnekleri ile tanıtılmalıdır."11

Okullarda müzik ôğretim ve eğitiminin bir amacı da, ôğrencilerde müzik beğenisini geliştirmek, müzik sanatını tanıtmak, seçkin müzik yapıtlarını dinletmek ve sevdirmek olmalıdır. Bu da müziği dinlerken niçin, neyi dinlediğini bilen ilgili ve meraklı dinleyicilerle olabilir. Bu bakımdan müzik dinleme tercihlerinin bilimsel bir temele dayalı olarak gelişmesinde, aşağıdaki ôneriler gôz ônünde bulundurulmalıdır.

ÖNERİLER

1. Müziğin genel yapısının yanı sıra, müziği oluşturan ôğelerin ayrı ayrı gôz ônünde bulundurulması yerinde olur. Ses, ritim ve armoni başlıca ôğelerdir.
2. Bir müzik eserinde tını, armoni ve çalgılama ôzellikleri, eserin ait olduğu dônem ile de paralellik gôstermektedir. Bu bakımdan müzik dinleme egitiminde tarihsel bilgilere, dönem ve stil özelliklerine yer verilmelidir.
3. Her tür müzige ait genel özellikler bilinmeli, farklı tür müziklerden bir dinleme dagarcıgı oluşturmalıdır.
4. Ritmik özelliklerin ön plana çıktıgı özellikli yapıtlar dinleme programında bulundurulmalıdır.
5. Barok, klasik ve romantik dönemlere ait ve melodik yapıları, dönemin özelliklerini en iyi biçimde yansıtan yapıtlar da, dinleme dagarına alınmalıdır.

Alıntı

Etiketler: , ,

ŞARKI SÖZÜ YAZMA TEKNİĞİ VE ŞİİR ARASINDAKİ FARKLILIK

ŞARKI SÖZÜ YAZMA TEKNİĞİ VE ŞİİR ARASINDAKİ FARKLILIK


Amatör olarak şiirle ilgilenen ve şarkı sözü yazmaya çalışan arkadaşları biraz olsun bilgilendirmek gayesiyle hazırlanan bir sayfadır umarım faydalı olur.

Yıllar yıllar evvel İstanbul Unkapanı plakçılar çarşısında zaman zaman şiir defterini koltuğunun altına koymuş liseli gençler görürdüm. Plak şirketlerine gelip "şiir yazıyorum bir bakar mısınız?" diye bestekarlara o kocaman kalın yapraklı defteri uzatırlardı. Benim gözüme takılanlar arasında hiç başarıya ulaşanını görmedim desem yalan olmaz sayın arkadaşlar. Zira o gencecik pırıl pırıl yürekler içinde yüzlerce irili ufaklı şiir olan defterlerini uzatmakla hata yapıyorlardı ve bu hatayla bu işi bilmediklerini daha ilk dakika da sergilemiş oluyorlardı.

Neydi bu hata? Birincisi; hiç bir bestekar oraya zaman ayırıpda yüzlerce şiiri okumaz, çok büyük zaman kaybıdır. Bu yüzden iki türlü yöntemleri vardır; ya o defterden tesadüf sayfalar açıp önlerine gelen rasgele bir kaç şiiri okuyup sizi yargılayacaklar (ki bu durumda eğer şanslı değilseniz en güvendiğiniz en güçlü şiiriniz tesadüf etmeyecektir bestekara) ya da daha en baştan defteri elinizden almayıp size dönerler ve bu şiirleriniz içinde en güvendiğiniz en güzel şiirinizi bana gösterin derler. İşte bu noktada bir imtihan konmuştur önünüze, çünkü maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek misali bu işi ne kadar biliyorsunuz ve ne kadar şiirden anlıyorsunuz bunu tespit etmektir amaç.


Çok güvenip de önüne açmış olduğunuz bir kaç şiir eğer ki tatmin edici kalitede değilse hele hele şarkı sözü normlarına hiç uymuyorsa defteri kapar elinize verirler. Kısacası iki şiir de sizin ne olduğunuz ortaya çıkar defterin hepsini okumaya gerek yoktur, eğer ki en güzeli dediğiniz şiir oysa zaten gerisini neden okuyacaktır, yok eğer belki bestekarın beğeneceği bir şiiriniz o defterin içinde olmakla beraber siz en iyisi diye yanlış şeyler uzatmış iseniz bu durumda da şiirden ve kaliteden anlamadığınız ve bu işi bilmediğiniz ortaya çıkar.

İkincisi; bazı bestekarlar sizden bu defterdeki şiirlerin hepsinin okunmasının şu an imkansız olduğunu ama eğer defteri verirseniz evde bakabileceğini söyler ki bu son derece risklidir esasen. İnanın ki bu piyasada sözlerinizi çalan hırsız bestekarlar da maalesef mevcuttur. Alır giderler sonra o şahıstan defteri geri aldığınızda ya size hiç bir kayda değer şiir bulamadığını üzülerek belirtir ya da içinden 1 yada 2 şiiri aldığını çalışacağını söyler ki sizi sevindirir. Yıllarca bekleseniz inanın bir sonuç çıkmayacaktır, çıksa da haberiniz olmayacak sözleriniz değiştirilerek kullanılacak ve sizin bunu ispat edebileceğiniz bir yetkili merci bulma sansınız ise zaten yoktur, çünkü hırsızlık profesyonel şekilde yapılır.

O halde yapılması gereken nedir? En güvendiğiniz o iki şiiri bir dosya kağıdına yazıp sadece onları göstermek ve anında netice almaktır sonuçtan.

Ayrıca birde su ilginç ve ustaca soruyla da karşılaşmanız %70 ihtimaldir. Öyle bir sürü şiiri okumaktan kaçınmak için kısa ve kestirme bir yoldur bu işi ne kadar bildiğinizi anlamaya yarar. Defteri uzatırsın o da size su soruyu sorar;

Sen şarkı sözüyle şiir arasındaki farkı biliyor musun?

Eğer biliyorsanız oturup konferans verecek haliniz yok, diyeceğiniz şudur; ben size bir şiirimden sadece bir dörtlük okuyayım bilip bilmediğime siz karar verin. Bir dörtlüğü okumanız sadece 15 saniyenizi alır ve bestekar bu isi ne kadar bildiğinizi o dörtlükten anlayacaktır ya size güle güle diyecek yada ilgilenmeye başlayacaktır.

Peki nedir bu şiirle şarkı sözü arasındaki farklar?

Bu konuyu iki ana baslık altında anlatmak istiyorum;

A) Teknik farklar


B) Üslup farkı

A) TEKNİK FARKLAR


Aslında sizinde tamamen bildiğiniz halk şiiri hece ölçüsü tekniği kullanılır. Bu ölçüler içerisinde de en yaygın olanları ve tutulanları 7, 8 ve 11 lik olan ölçülerdir. Bununla kalmayıp tabii ki bir redif ve kafiye düzeni de sağlamak zorundasınız tıpkı halk şiirlerindeki gibi. 11 hece ölçüsü, kendi arasında 6+5 = 11 olarak ikiye bölünür çok kısa bir örnek verelim sayın Ali TEKÜNTÜRE' nin eski meşhur bir şarkısından;

Allah’ım bu çile (6) biter mi böyle (5)=11 ilk satır
Sevgilim elimden (6) gittikten sonra(5)=11 ikinci satır
Tövbe etti gönül (6) aşka, sevgiye (5)=11 üçüncü satır
Bir değil bin seven (6) versen ne fayda(5)=11 dördüncü satır

11 li hece ölçüsü gözlerinizin önünde tabi sadece ilk dörtlük değil 3 adet dörtlüğün tamamı bu şekilde olacak buradan da şunu anlamış oluyoruz demek ki 11 li ölçü ile yazarken en az 3 kıta yazacağız ve her bir kıta 4 satır olacak. (3 kıtadan fazla yazarsanız da zararı olmaz bestekar en güzel kıtalardan seçip yapıp 3 kıtasını alacaktır ona bir kolaylık, alternatif sunmuş olursunuz)

8 li hece ölçüsü ise kendi arasında 3+5=8 , 5+3=8 yada 4+4=8 sekilinde bölünür bunların içinde en yaygın ve tercih edileni 4+4=8 seklindeki bölünmedir hemen örnek verelim sayın rahmetli Zeki MÜREN’ in okuduğu bir parça sözler Ahmet Selçuk İLKAN


Hayatın ne (4) anlamı var (4)=8
Yanımda sen (4) olmayınca (4)=8
Yaşamanın (4) ne tadı var (4)=8
Yanımda sen(4) olmayınca (4)=8

Aşkın hasret (4) çölüyüm ben (4)=8
Bir gözyaşı (4) gölüyüm ben (4)=8
Yaşayan bir (4) ölüyüm ben (4)=8
Yanımda sen (4) olmayınca(4)=8


8 li hece ölçüsü kullanırken kıta sayısı en az 3 kıta seklinde olup 5 kıtaya kadar çıkmaktadır. Yani siz 5 kıta yazarsanız isi sağlama almış olursunuz.

7 li hece ölçüsü sanırım en kolay olanıdır teknik anlamda çünkü kendi içinde hece ölçüsüne bölünmez toplamda satır 7 hece olsun yeter fakat bazı sanat müziği bestekarları eskiden onu da 4+3=7 şeklinde istemekteydiler kendilerine kolaylık olsun diye. Bir de Sanat müziğinin sözlerdeki disiplinli yapısının da etkisi vardır, fakat bu istisnai bir durumdur. Hemen bir örnek koyalım 7 li heceye bir zamanların Zülfü LİVANELİ ile meşhur olmuş bir parçası;


Odam kireç tutmuyor=7
Kumunu karmayınca =7
Sevdan baştan gitmiyor=7
Sarılıp yatmayınca =7

Odam kireçtir benim=7
Yüzüm güleçtir benim=7
Sarılda gir koynuma=7
Tenim ilaçtır benim=7


Görüleceği üzere sadece toplam yedili olması yetecek satır hece uzunluğunun kendi arasında hepsi 4+3 diye bölünmemiş. 7 liler de kesinlikle 5 kıta yazın en az zira 3 kıta çok kısa kalacaktır hece ölçüsü sayısı az olduğu için...

Hece ölçülü şarkı sözleri genel olarak böyle ve bunlar daha çok Türk Sanat Müziği, Arabesk, Fantezi, ve Türkülerimizde yaygındır. Pop müziği ile özgün müzikte ise yine bu hece ölçüleri kabul görmekle beraber serbest, ölçüsüz bir yazım tekniğinin de kullanıldığını görürsünüz. Her ne kadar ölçü olmasa da her bir satırın uzunluğunun bir diğerine yakın düşmesi mantıklıdır. Müziğin metronum yapısından dolayı ve tabi bir kafiyelendirme yine söz konusu olacaktır bu konu için bazı pop müziği şarkıcılarımızın kasetlerindeki sözleri açıp incelemenizi tavsiye ederim. Ben buraya bir örnek koyayım sözler Anuş BAKIŞ.


Bu yol korkaklar için değildir=10
Bu sulardan her babayiğit içemez=12
Bu köprüden benim diyen gidemez=11
İyi oldu gelmediğin=8

Yumuşak bir yürek gerek=8
Sevgi kadar derin gözler=8
İnançlı bir bilek gerek=8
İyi oldu gelmediğin=8

Sen okyanus mavisi kadar uzaksın=12
Açılmadan yaşar gidersin korkaksın=12
Benim için herkes gibi, her yerdeki insansın=15
İyi oldu gelmediğin=8

Görüldüğü gibi bir düzen yok ama kafiye var slogan var...

B) ÜSLUP FARKI

Şarkı sözlerinde, karşınızdakiyle konuşur gibi yazmak açık, yalın ve lirik bir anlatım kullanmak zorundasınız. Mümkün olduğunca basit ve anlaşılır olacak ifadeleriniz ama bir o kadarda vurucu sıcak ifade ve sloganlar içerecek. Şarkı sözünde altın bir kural söyleyeyim sizlere öyle basit yazacaksınız ki her okuyan bunu bende yazardım desin ama kimsenin de aklına gelmesin. İşte vuruculuğun, güçlü sözlerin sırrı burada yatar. Yine unutmayın ki şarkı sözünde zor olan basiti yakalamaktır. Yani kapalı anlatımlardan kaçının ifade açık ve net olsun.

Şiir felsefe ile yakından ilişkilidir, teşbih ve mecaz gibi ifadeleri yakından ve yoğun olarak içinde barındırır gramer ve cümle yapıları önemlidir ki şarkı sözünde böyle bir yoğunluğa girmek mutlak gerekli değildir, dediğim gibi basitlik esastır ama öyle bir eser yazdıysanız şiirsel değeri olan bir şarkı sözü yaratmış olursunuz. Bu tür ünlü şairlerden alınan bestelenmiş değerli şiirler çoktur. En güzel örnekte sanırım Ümit Yasar OĞUZCAN' ın ve Atilla İLHAN' ın bestelenmiş şiirleridir.

Beylik ifade ve konulardan uzak durmaya çalışın. Nedir bu beylik? Yani çokça kullanılmış konular ve ifadelerdir. Örneğin “Sen gittin gideli her gün ağlıyorum, göz yaşlarım dinmiyor” gibi belki milyonlarca kez kullanılmış ifade şekillerinin hiç bir çekici yani olamaz.

Her kelimeyi sadece bir kez kullanmaya ve ikinci kez ayni kelimeyi şarkı sözünün içine koymamaya özen gösterin ya da bir kelimenin fiil çekimini yapar gibi bir sürü çekim şeklini içine koymayın alternatif arayın, gerekirse eş anlamlı başka kelimeler kullanın.

Slogan mutlak gereklidir, slogansız şarki sözü olmazsa olmazlardandır. Bu sadece bir cümle (ki çoğunlukla böyle) ya da bir kıtanın kendisidir (orta kıta, meyan kıtası) gerisi genelde doldur boşalt orta kalitede satırlardır şarkiyi slogan sürükler. En güzel örnek “seni sevmeyen ölsün” denen o çok eski arabesk parçayı bilirsiniz çoğunuz bu sloganı dün gibi hatırlar bilir. Aa ben bu şarkiyi hatırlıyorum der ama sözlerini tam olarak mırıldanamaz, zira şarkiyi dile düşüren slogandır gerisine dinleyicinin pek dikkat ettiği bile yoktur ki bu yüzden akla bile gelmez geri kalan sözleri. Demek ki ne yapacağız? Güçlü bir slogana dayandıracağız konuyu.

Sözleri yazdınız tamam oldu bitti demeyin üzerinde sonradan düzeltme yapacağınız çok şey bulacaksınızdır tamam olduğuna inansanız bile o gün o kağıdı bir kenara koyun ve bir kaç gün sonra sözleri adeta unuttuktan sonra tekrar elinize alıp bakin mutlaka o zaman ilk anda göremediğiniz bir hata gözünüze çarpacaktır.


Gelelim hece ölçülü çalışmanın kafiye düzenine bunlar genelde şöyledir;

1 - A B A B, C C C B, D D D B
2 - A A A B, C C C B, D D D B
3 - A B C B, D D D B, E E E B



Dikkat edin sadece ilk dörtlükteki düzen de 3 farklı şekil olabiliyor gerisi ayni.

Diğer bir konu ise, şiirde kelime seçme hürriyetiniz olduğu halde şarkı sözünde kullandığınız kelimelerin melodik olma zorunluluğu olduğu için her kelime müziğe girmeyeceğinden (bestelenemeyeceğinden) dolayı bu kelimeleri kullanmayacaksınız nedir bu kelimeler derseniz kısacası, dilinize takılan akıcı olmayan kelimeler diyeceğim. Örneğin BEND, TAZI, VAHA gibi yada bazı dilde zor dönen eski Türkçe kelimelerin dilde söylerken nasıl akıcılıktan uzak melodik olmadığını tespit edip uygun kelimeler seçmeye özen gösterin.

Son olarak bazı genel fikir ve görüşlerimi yazmak istiyorum sorulabilecek sorulara cevap teşkil etmesi acısından. Her şarkı sözü yazarı şair değildir zira şarkı sözü yazmak şair olmak gibi büyük bir meziyet gerektirmez, bunlar tamamen piyasa işi şiirciklerdir.

Her şiirden şarkı sözü olmaz çünkü çok ağır ve kapalı kalır onu ifade edebilecek bir müzik kolay bir olay değildir. Her ünlü olmuş tutmuş bir şarkı sözü mutlaka kaliteli demek değildir ya da tutmamış bir şarkinin sözü mutlaka kötü demek değildir.

Sözün kalitesini şarkinin tutup tutmamasına göre değerlendirmeyin bunun içinde çokça farklı faktörler rol oynar. 7, 8 ve 11 li hece ölçülerinin dışında şarkı sözünde kullanılan 7+5=12 ya da 7+6=13 ya da 7+7=14 gibi çok çok fazla yaygın olmayan (12 li hariç) geniş müziklere hitap eden uzun hece ölçüleri de elbette vardır, karşınıza çıkarsa şaşırmayın.

Bir de şunu belirteyim 3 kıta ya da 5 kıta yazmış olduğunuz 7, 8 yada 11 li ölçülerin her satırda bazen tamamen tutmadığını görürsünüz. Başka sözleri okurken mesela satırın biri 11 li de 6+5 = 11 değil de 7+4=11 seklinde aksayarak bölünmüştür bu çok büyük mesele değildir eğer ki söz yazarı çok güzel bir cümle bulmuş ama bir türlü 6+5 e uygun düşmüyor cümleyi harcamakta istememiş ve o şekilde aksayan bir hece meydana gelmiştir eğer ki bestekar bunu öylece kabul eder böyle de bestelerim derse sorun yoktur ki mutlaka öyle olmuştur yeter ki bunlar minimumda kalsın arkadaşlar.

Aslında yazılacak daha çok şey var ama kafanızı çok fazla bilgiyle yükleyip karıştırmanın ve işi iyice zorlaştırmanın doğru olmadığına inanıyorum, zira o zaman çabuk pes edersiniz zorluklar ve aşırı püf noktalar karsısında şimdilik bu temel noktaları dikkate alarak başlayın sonrasında profesyonelleştikçe olaya kendiniz hakim olacaksınız ve bakacaksınız ki şarkı sözünde de kalemden kaleme fark var. Örneğin mizahsal anlatım tekniği denen bir şey var bunun da en iyi temsilcilerinden biri Türkiye de sayın Cemal SAFİ’ dir. Biz buna konulu anlatım tekniği de diyoruz. Ha demek ki konusuz şarkı sözleri de var diyeceksiniz kesinlikle öyledir. Aslında bu piyasa tabiridir, baksanız hala konu vardır ama dişe dokunur bir konu yoktur, beyliktir. Kullanılmamış sözler ve konular bulmak her baba yiğidin harcı değildir.

Etiketler: ,

12 Eylül 2013 Perşembe
















~KALMADI~

Öyle bir pislige dönüstü ki dünya
Bulasmadan gececek yer kalmadi
Gönüller virane duygular kalles
Sözüne inanilacak kul kalmadi

Hangi yana dönsen candan sevenler
Kendini tertemiz melek gibi görenler
Daha ilk düstügünde cekip giderler
Güvenip tutunacak bir el kalmadi

Inanclar cürümüs düsmüs yerlerde
Gecmise küfretmek moda dillerde
Kargalar ötüsüyor simdi güllerde
Bir gönüle götürecek yol kalmadi

Riyayi kazanc bilir yalani marifet
Arsizligi haya sanar namursu külfet 
Gayri iflah etmez bizi yikar bu zillet
Tutunacagimiz saglam dal kalmadi

Kimin eli kimin cebinde bilinmez oldu
Kim iffetli kim serefsiz sezilmez oldu
Kimseler kimselere üzülmez oldu
Haysiyetli insanlara yer kalmadi

Seyyahcan bu filmi ibretle izler
Dudaklar yalanda aldatir gözler
Anlayana yeter de artar bu sözler
Daha fazlasini anlatacak dil kalmadi

Seyy@hc@n
15.05.2013

Etiketler: , ,

~GURBAN OLDUGUM~
















 ~GURBAN OLDUGUM~

Gel etme eyleme gurban oldugum
Kapatma kulagini bu feryatlarima
Selam vermesende yüzün cevirme
Bir kara da sen ekleme karalarima

Bu can sana feda gurban oldugum
hasretim umudum mecnun oldugum
Kara kasina gözüne meftun oldugum
Gel merhem ol kanayan yaralarima

Terketme karanliga gökkusagi renklerimi
Soldurup kurutma yedi veren ciceklerimi
Son bir kez dinlesen  sana diyeceklerimi
Sonra istersen mühür vur dudaklarima 

Olmuyor iste gurban oldugum sensiz olmuyor
Bitmiyor hasretim özlemim cilem dolmuyor
Allahim neden sevenler huzur bulmuyor
Sevgiyi sen yazmadin mi kutsal kitaplarina


Kul caresiz kaldiginda hizir yetisir derlerdi
Cok bekledim umutla ama kimse gelmedi
Bu dünyada ne bahtim nede yüzüm gülmedi
Uzanmadi bir el care olmadi imdatlarima

Seyyahim cileyle örülmüs sevda yollarim
Ben yaklastikca o kacar sarmaz kollarim
Ey sevgili sana ayan olsun bu feryatlarim
Turnalar ulastirsin nidami kulaklarina

Seyyahcan
12.09.2013

Etiketler: , ,


Image and video hosting by TinyPic